Taş hastalığı böbrek kaybına neden olabilir

genişletmek

KAYNAKİHA

Minimal İnvaziv Üroloji Derneği'nin düzenlediği “8. “Ulusal Minimal İnvaziv Ürolojik Cerrahi Kongresi” Antalya'da yapılıyor. Kongrede önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da; alanında uygulanan en modern tanı yöntemleri ve minimal invazif cerrahi teknikler yer alıyor. Üroloji konusu, alanında uzman Türk ve yabancı ürologlar tarafından detaylı bir şekilde anlatıldı.

8. Ulusal Minimal İnvazif Ürolojik Cerrahi Kongresi Başkanı Prof. Dr. Ender Özden, şunları söyledi: “Kongre programı, ürolojik tedavi alternatifleri laparoskopik ve robotik laparoskopik olmak üzere hem teorik sunumları hem de canlı ve yarı canlı cerrahi sunumlarını içerecek şekilde hazırlanmıştır. “Kongremizde ülkemizdeki farklı kliniklerden gelen 67 video sunumu ve 125 sözlü sunum kabul edilerek üç gün boyunca interaktif bir ortamda katılımcılar ve uzman eğitmenler tarafından değerlendirmeye sunuldu” dedi.

Kadın ürologların sayısının artmasını istiyoruz, sayı giderek artıyor” dedi.

Kongrede son gelişmelerin, lazer ve robot teknolojilerinin yoğun bir şekilde ele alındığını belirten Prof. Dr. Ender Özden, şöyle konuştu: “Hem ülkemizden hem de uluslararası camiadan önemli isimleri ağırladık. Birçok ülkeden misafirlerimiz vardı. Gelin, online sunumlar yapın. Bu kongremizde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü de unutmadık. “Kadın ürologlarımızın sayısının artmasını istiyoruz, sayı giderek artıyor. Kongremizde üroloji uzmanlarımız da “Biz de ev sahipliği yaptık” dedi.

“Ülkemizde taş hastalığı sık görülüyor”

Minimal İnvaziv Üroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ömer Demir, taş hastalığının dünya genelinde yaygın olduğunu ve ciddi sağlık sorunlarına yol açtığının altını çizdi. Demir, şunları söyledi: “Bu yılki kongremizde taş hastalığında minimal invazif tedavi seçeneklerine odaklanıldı ve bu alanda yenilikçi yaklaşımlar tartışıldı. Ülkemizde taş hastalığı sık görülmektedir. Bu hem iklim koşullarından hem de beslenme alışkanlıklarından kaynaklanmaktadır. Taş oluşumunu arttıran faktörlere baktığımızda genetik faktörler bulunmaktadır. Anne-baba ve kardeşlerinde taş hastalığı olanlarda daha sık görülür. Obezite ve yaşam tarzı ile oturma ve çalışma da taş riskini artıran faktörler arasında yer alıyor. Burada en çok altını çizmek istediğimiz nokta su tüketimidir. “Su tüketimimiz azsa ve sıcak bir iklimde yaşıyorsak taş oluşumu daha fazla ortaya çıkıyor” dedi.

“Ciddi böbrek kaybına ve enfeksiyona yol açabilir.”

Prof., taşların tekrar oluşmaması için taş hastalarının beslenmesine ilişkin önerilerde bulunulduğunu söyledi. Dr. Ömer Demir: “Kısıtlama getiriyoruz. Geçmişte safra taşı hastalarına süt ve süt ürünlerini yememeleri tavsiye edilirdi. Tam tersine tüketerek dengelememiz gerekiyor. Bol su içerek dengelenmelidir. Kemik sağlığı açısından süt ve süt ürünlerini tüketerek günde en az 1-5,2 litre su tüketilmesini öneriyoruz. Taş hastalığı çocukluk çağında da görülebilse de genellikle 30-40 yaşlarında görüyoruz. Bu taş hastalığı herhangi bir rahatsızlığa neden olmazsa ciddi böbrek kayıplarına ve enfeksiyonlara yol açabilir. Bu bakımdan taş düşüren kişilerin düzenli aralıklarla tıbbi kontrollerden geçmesi gerekmektedir. Su tüketimi miktarı kişiden kişiye değişir. “Su türü ne olursa olsun çay ve kahve su sayılmamalı” dedi.

“Eskiden bir hafta süren işlemler artık hastanelerin ayakta tedavi ortamlarında tedavi ediliyor.”

Taş ameliyatlarında robotik cerrahinin yaygın olarak kullanılmadığını belirten Demir, şöyle konuştu: “Sınırlı vakalarda kullanıyoruz. Lazer yöntemiyle tamamen kırarak tedavi ediyoruz ya da taşı tek delikten sokarak çıkarıyoruz. Eskiden 1 hafta süren işlemler artık hastanelerde 1 gün veya 1-2 gece tedavi ediliyor. “Teknoloji bu hastalığın tedavisinde işimizi son derece kolaylaştırıyor” dedi.

“Bazı erkek hastalar asla kadın ürolog göremeyeceklerini söylüyor.”

Kongrede iki önemli konunun çok önemli olduğunu vurgulayan ve bunlardan birinin kadın ürologların katılımı olduğunu belirten Minimal İnvazif Üroloji Derneği Kurucu Başkanı Prof. toplumda doktor olmak. “Erkek hastaların bir kısmı kadın doktorları tercih ederken, bir kısmı da hayatlarında bir daha kadın ürolog göremeyeceklerini söylüyor.” Bir diğer sorunun da teknolojinin gelişmesi olduğuna dikkat çeken Bilen, teknolojik gelişmelerin cerrahların kimliğini ve kişiliğini ortadan kaldırdığını söyledi. Bilen, teknoloji sayesinde hastaların cerrah isimlerini unuttuğunu, teknolojinin doktor ve hasta arasına girdiğini söyledi.

“Ürolojik hastalıklar sadece erkekleri etkilemiyor”

Doç. Kongreye ilk kez katıldığını ve 40 kadın ürologun katıldığını belirtti. Dr. Naşide Mangır, “Bugüne kadar konuşulması gereken konuları konuşmadık. Bunu fark ettik. Üroloji alanında temsil eşitsizliği vardı. Bize bu fırsatı veren öğretmenlerimize teşekkür ederiz. Kongrenin en önemli sonuçlarından biri buydu. Ürolojik hastalıklar sadece erkekleri etkilemez. “Kadınları da etkiliyor, idrar kaçırma, organ sarkması, idrara çıkma bozuklukları gibi birçok konuyu uluslararası uzmanlarla konuştuk” dedi.

“Perianal yöntemde iğne bağırsaktan geçmiyor.”

Minimal İnvazif Üroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Barbaros Başeskioğlu da bir hastalığın tedavi edilebilmesi için önce doğru tanının konulması gerektiğini belirtti. Daha önceki standart biyopsilerde prostattan örnek alınırken iğnelerin sıklıkla bağırsaktan geçtiğini hatırlatan Başeskioğlu, şöyle konuştu: “Dünyada bu bağırsaktan geçme yöntemine son verilmesi yönünde bir trend var. Bunun temel nedeni ölüme yol açabilecek enfeksiyon oranlarıdır. Perianal yöntemde iğne bağırsaktan geçmez ve bu da gerçekleşmediği için enfeksiyon oranı ciddi oranda azalır. Robot bize daha iyi yönlendirme sağlıyor ve 2 iğne girişi ile daha iyi tanı koyabiliyoruz: Prostatın sağ tarafına bir iğne girişi ve sol tarafına bir iğne girişi. Yaralanma ve ağrı oranlarını en aza indiriyoruz” dedi.

“Bu yöntem minimal invazivdir ve hastaların iyileşme sürecini hızlandırır.”

Minimal İnvazif Üroloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Ahmet Güdeloğlu, kongrede benign prostat hiperplazisine (BPH) yönelik yenilikçi cerrahi tedavilerin tartışıldığını ve lazer kaynakları kullanılarak prostatın endoskopik enükleasyonunun yapıldığını söyledi. Kongrede 8 canlı ameliyatın gerçekleştirildiğini belirten Güdeloğlu, şöyle konuştu: “Bu ameliyatların hepsi birbirinden zordu ve başarıyla gerçekleştirildi. Bu müdahalelerin çoğu, ülkemizde 50 yaş üstü her 2 erkekten 1'inde görülen idrara çıkma sorunlarıyla ilgiliydi. İyi huylu prostat büyümesi konusunda artık enükleasyon teknolojisi gündeme geldi. Holmium lazer, prostat dokusunun idrar yapmayı zorlaştıran tüm iç kısmının çıkarılması için kullanılır. Bu yöntem minimal invazivdir ve hastaların iyileşme sürecini hızlandırır. “Bu yöntemle hastaların hastanede kalış süreleri ve kateter kalış süreleri de daha kısa oluyor” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir