
Tecer, şehirdeki nüfus artışı, endüstriyel üretim ve trafik yoğunluğu gibi faktörlerin hava kirliliğini arttırdığını, endüstriyel yapıların neden olduğu hava kirliliğinin, araç trafiğinin ve yakıtların neden olduğunu vurguladı. Mutlak kirliliğin gerçekte çevresel bir sorun olduğunu ve insan sağlığını doğrudan etkilediği.
Ayrıca nefes aldığımız havanın kalitesini ortaya çıkarırken, bir kişi günde ortalama 2-2.5 litre su, yaklaşık 20 bin litre hava nefesi tüketir. Bu nedenle, solunum havasının kalitesi, bireylerin sağlığını doğrudan belirleyen bir faktördür.
– “Yaşadığımız bölgedeki havanın kalitesini takip etmeliyiz”
Hava kirliliğinin, özellikle kışın arttığını vurgulayan Tecer şu şekilde devam etti:
“Atmosferik kirleticilerin, özellikle yaşlılarda, asy hastalarında, solunum bozukluğu olan insanlar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Yaşadığımız bölgedeki hava kalitesini takip etmeliyiz. Kaliteli havanın düşük olduğu günlerde, Yaşlılar, çocuklar ve diğer hassas gruplar dış faaliyetleri sınırlamalıdır.
Tecer, yoğun üretim saatlerindeki fabrikalar, trafik yoğun atmosferik kirliliğin en yüksek seviyeye yükseldiğini söyledi. Tecer, hava kirliliğini azaltmak için gerekli çalışmaların daha da hızlanması gerektiğini ve şunları söyledi:
“Hava kirliliğini azaltmak için bireysel ve kurumsal düzeyde bazı önlemler benimsenmelidir. Endüstriyel tesislerde denetimler artırılmalı, düşük kaliteli yakıt kullanımı önlenmeli, temiz enerjiye geçiş teşvik edilmelidir.
Vatandaşlarımız tarafından alınacak bireysel önlemler önemlidir. Tıpkı günlük aktivitelerde zaman koşullarını takip ettiğimiz gibi, hava kalitesi takip etmemiz gereken bir noktadır ve sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Bunu kendimiz, çocuklarımız ve sorumlu olduğumuz insanlar için bir öncelik haline getirmeliyiz. “